farklı olmak, rüzgar, kavak ağaçları ve o koku. farklı olmanın verdiği rahatsızlık. ötüp duran kuşlar ve içimdeki ölüm yalnızlığı. sirenler ve anonslar. güneş terkederken bizi kolunda çantası ve topuklularıyla seyre dalmışım uzakları sessizce. bekliyorum gelecek. esiyor deli gibi. dağıttı saçlarını hep. volta atıyorum şimdi.
neden ki? neden bekliyorum. gelsin tükürsün diye mi suratıma? yoksa hakaretler mi savuracak? peki ya o ağacın dibindeki yaşlı amcayla küçük torunu. onları hiç mi düşünmez bu kaltak? onlar nasıl nefes alacak birlikte. birlikte ölecek ve birlikte yaşayacaklar. biri ölürken öteki yaşayacak. biri büyürken öteki gömecek. üzülecekler birlikte. ama alışacaklar yokluklarına birbirlerinin. çünkü aslında aynı anda ölecekler. tabutu saydam olan bir kevaşenin anlatabileceği daha ne olabilir ki? kaldırım taşlarını sayan turuncu kedi mi daha iyi bilecek bu hayatı yoksa pencereden atlayan siyah kedi mi? tabi ki pencereden atlayan bilecek. çünkü hatayla atlamadı ki o. evini sevmedi hayatını sevmedi. hayat denen bu kafesi sevmedi belki de, kimbilir. ama unutmadan bir mezar taşı da ona yaptırmalı. zira o küçük kapıdan nasıl sığacak başka türlü. zalim ev kadını ve parçalı bulutlu hayatı müsaade etmez ki. tuhaf huylarına türlü türlü kalıplar içinde tahammül etti o. bırak da nefes alsın lavaboda azcık. kusmak çok doğal. hayatın en güzelliklerini boşaltmak içinden. tertemiz yapar içini merak etme. boşalt hepsini. boşalt içini ve rahatla. bembeyaz olduğunda için belki yeniden başlarsın yaşamaya. hadi durma.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder